ötede bir yan iki lafımın arasında
mekruh bir eksiklik
saçını ucuna kadar okşayamamak sevgilinin ama geçmek en güzel buklesinden defalarca
oyalanmak bir çınarın altında sapsarı güneşten sakınarak
aman çıksam da bir şey olmaz deyip deyip kapılmak gölgenin rehavetine
unutmak bir düzine gül on tane miydi on iki mi
sahi kaç sene oldu kavmim bu ovaya yerleşeli
hala otobüslerden şehirler iniyor şehirlerin üstüne
günler geçtikçe herkes bir başkası gibi terliyor
geçiyor gözlerinde karanlığı kesen bıçaklarla gerçekmiş gibi kedi
ondan aydınlık dilenmeyi bıraktım
karanlığın yoksuluyum ben
toprak kendini eşeliyor seçmek için büyüteceği tohumu
kuru bir dal parçasıyla suya gideceği yolu belletiyor karga
yaldızlı kağıtlara yaptığı gibi göğün kırışığını düzeltiyor çocuk
tırnağının ucu kırılıyor ve kesiyor teninin baharını kaşındıkça ince ince
gösterip pembe kabuklu çiziklerini filizlenen tohuma
işte diyor büyümek böyle bir şey…
30,12,17