
Photo by Anderson Guerra on Pexels.com
Kendini bize bölüştüren bir portakal var ağaçta
Öbürlerini değil ama O’ nu çiçekliğinden beri tanırım
En iyi annemlerin zemin kattaki balkonundan bakınca görüyorum O’ nu
Daha küçük ve yeşilken daha da, buradan bakınca ağaca tutunduğu yerin hafifçe sağında, gelip O’ na çarpmış bir dolu tanesinin izi var
sanki yaşadıkça büyüyen bu kara et beni O’ nu diğerlerinden iyice ayırıyor
iyice bambaşka bir portakal oluyor yarasına yarasıyla direnen yanıyla
O tutundukça en kalın en yeşil damarıyla ağacın yapraklardan seçilmez gövdesine
zamanla içimdeki koptu kopacak korkusu da azaldı
hatta poyrazın alıp klarneti eline uşşak peşrevine başladığı zamanlarda bile bacak bacak üstüne atıp çimenlere serdiğim sandalyede hüpürdete hüpürdete çayımı içiyorum…
14,09,18