Bütün gece dolanıp durdum. Kedi olmanın küçük bedellerinden biri daha. Bir kaç böcek avladım, epey bir süre topumla oynadım. Sırayla ev ahalisine bulaştım: kiminin saçına patimi sokup çıkardım, kiminin ayak başparmağını ısırdım, kiminin oyuncaklarını olmadık yerlere yuvarladım. Bir oraya bir buraya sabahı ettim.
Derken kalktılar. Hızla hazırlandılar. Kahvaltı sofrasına oturdular. Lokmaları birbiri ardına ağızlarına atıp neredeyse çiğnemeden yutmaya başladılar. Bir zeytin çekirdeği masadan yuvarlanarak onların son sürat akıp giden zamanından benim (masanın altında pinekleyen aşırı yakışıklı Sibirya kedisi) artık akışkanlığını kaybedip neredeyse pelteye dönüşen zamanıma geçerken sırtındaki paraşütün ipini çekip yavaş yavaş havada süzülmeye başladı. Onu ekmek kırıntıları, yeşil biber sapları, yumurta kabukları, süt ve reçel damlaları izledi. Masanın altı dakikalar içinde olay mahalline dönüşüverdi. Yukarıdaki katliamın bütün izleri ayaklarımın dibine serildi.
Bense bir an önce gitmelerini istiyordum. Ve giderken balkon kapısını açık bırakmalarını. Bu küçük olasılığın gerçekleşebileceğini düşündükçe birkaç kez istemsizce yalanmaktan kendimi alamadım. Çünkü bir kere olmuştu. Sinsice atıvermiştim dört patimi de balkona. Sonrasında bir panik dalgası yayıldı etrafa ve büyük bir el beni ensemden yakalayıp hızlıca içeri çekti. Kapı açık kaldı ama sineklik art arda bir kaç çirkin çatırtı çıkararak kapandı.
O günden beri ben ( mahallenin en romantik kedisi) fesleğenin yaprağına konmuş kanatları benekli kelebeği unutmamaya çalışıyorum, biberiyenin dallarında açmış dört çiçeği, beni görür görmez ahşap çiçekliğin bir kenarına saklanan tuhaf böceği, fayansların üzerindeki tozda dün geceden kalmış muhtemelen bir kertenkeleye ait izleri, gider borusundan girip çıkan karıncaları, kulaklarımı kafama yapıştırmak istercesine sert esen rüzgarı, karşı evden gelen kızarmış et kokusunu, zeytin ağacından havalanan iki baştankarayı unutmamaya çalışıyorum.
Lakin istediğin şey bir unutuşa bağlıysa uçuyor demektir. Ne kadar yukarıya sıçrarsan sıçra yakalayamayabilirsin.
Gittiler. işe yaramaz bir kaç pencere ve oda kapısı,ortalığa öylece bırakılmış üş beş tüylü, çıngıraklı oyuncak… Hepsi Bu! Mutfak kapısını saraylarının hazine odasıymışcasına sıkı sıkı kapattılar. Yatak odası penceresinden gidişlerini seyrederken duygularımı anlamaktan uzak sevimli sevimli el salladılar bir de.
Mutlu değilim, hem de hiç. Yeni günün tozu kertenkelenin izlerini örtmeye başlamıştır. Sıska karıncalar çoktan kelebeğin cesedini yuvalarına taşımışlardır.
25,07,2017