gün doğuyor
dağlar sivri dişlerini batırarak tersine çitlerini çekiyorlar göğe
geceden kalma susuz dudağa yapışıyor sabahın ilk cigarası
nikotin beynin duvarlarına işiyor varlığını
bir konuşma balonu gibi kalıyor havada katranlı duman
ama yok ağızda -ne de görülen düşte- söz onu dolduracak
bardağın ince beli sıcacık sevişiyor parmaklarla
illa ki pencereden bir bakılıyor parka yeni getirilmiş tahterevalliye
ağaçlara, kuşlara bir hayran olunuyor
bir yaşamak isteniyor
bir seviliyor koduğumunun dünyası
başladı kıpırdanmaya rüzgarın esmeye başladığı o saatte
okul formaları, işçi önlükleri, ucuz mazotla çalışan arabalar, zangırdayarak inip çıkan bakımı geçmiş asansörler
başladı çoğunluk sokaklara çıkmaya
yaşayacak onlar ya da koşacak
ikisine birden yer yok saatin kadranında
koşacak bey’ im akıl, bilek, çocukluk siz sürtünürken rüyalarınıza
.
.
.
kalkın bey’ im
kalkın
tapacaksanız
altını yakayım tanrınızın, soğudu biraz
kalkın bey’ im
bey’ im
nasıl olsun yumurtanız bu sabah…
29,01,20