SUYA KARIŞAN SESLER

/Suya karışınca sesler

sakıncalı çiçeklerini öperdim teninin

iğnelenmiş sözlerdi her biri dudaklarıma/

içinde olmadığım anılara sığdırmayı öğrendiydim adımı

bana dostlarımı gömmekten kalan şey buydu

daha da anlatmak isterdim ama 36 pozluktu hatıralar ben daha küçük bir gençken ve sonrasını hatırlayamayacağımızı bile bile yaşadık

/Suya karışınca sesler

bütün musluklardan akardı

aynı şarkıyla yıkardık yüzümüzü/

tek başıma bir 35 liği ilk kez bitirdiğim gün

mezesiz sarhoşluk amma da acıymış diye düşündüm ve ertesi sabah sekiz buçukta çift vasıtayla ulaşılan mesaime — maaş bölü otuz eşittir iki duble yeni rakı artı bir porsiyon şakşuka artı bir porsiyon arnavut ciğeri— başladım

/suya karışınca sesler

balkonlarda erken akşam sofraları kurulurdu

buz olmazdı

birbirimizde soğurduk

bacaklarımızda ürperirdi denizden esen ılık kelimeler/…

23,03,19

Kayadaki Papatya

Kayaya tırmanan papatya kadar kısa yaşamalıyız

uzun uzun mutluluklar için

/Göz görür, el tutar /zalim bir falda azalmak istemiyorsak can be can

Kayalarda yaşamalıyız papatyalarla

ki bir baharda daha figüran kalmayalım…

13,03,09

ADIN, ADIMLARIN

küçük küçük harfler yürüdü adında

geceden gündüze entariler dikinerek teninden serpilip düşe dokunan cümleler kurdu senden çaldıklarıyla eşkiyalar

büyüye inanmasak da muskalar bozduk, muskalar yazdık

yazdan önceki yağmurlarla çözülünce ağaçlarda adını saklayan katlanmış kağıtlar

yapraklar daha hızlı koşar oldu atlardan

Sen bilmedin hiç ne zordur adının ardı sıra büyümek

ve beklemek saçlarının uçurtmasının kulaklarımıza takılmasını

Sen yürüdün sadece

adınla mühürledin pazar yerlerini, okul bahçelerini, çarşıları

bir eski zaman ezgisiymişsin gibi herkese tanıdık geldin

hiç geçmedin önümüzden

izinde küçük küçük çiçekler açan adımlarınla

perdede delik, parmakta kıymık, gazetede ölümlü haber

ve sokağa serilen seslerimiz

çatlak, alıngan kurudu

toza karıştı

mavi bir kotun vardı bacaklarına sarılan

gökyüzü sanırdık

bilmedin hiç

yürüdün sadece…

05,02,19