DİLENCİ

hiçliği bitmiş tanrı nasıl yapışırsa diğerlerinin eteklerine

yalvararak bir tutam yokluk için

ben de otlakçısıyım bomboş ağızımla uzun geceler boyu rüyalarını dünyaya sayıklayanların

tuz ve duman sadece sözüme ektiğim

birikiyor saçma kadar küçük defterlerde saçları birbirine karışmış kirli serçeler

sarhoş tayfaları alfabenin

bir cigara daha

yakıp ver bu sefer

her yerin cehenneminden istiyorum

22,06,20

KEDİYLE SEN

pexels-photo-3000260.jpeg

kalkıyordun koltuktan, o oturuyordu; kalkıyordu sen oturuyordun

birbirinizin sıcağının peşinde

ne iyiydiniz

kediyle sen

miskin zamanların dışında

eski sevgilinin fotoğrafına bakıp kendine dokunuyordun

bir eylem olarak yağmuru seçmiştin

mezarlarını bulunca dişleri kesilmiş fillerin  tırmalamayı bıraktın saçlarını

kuşlara böldün kendini

aklın uçup yuvasından

deliliğin göç rotasında bir yerler edinene dek

çatlayan çekirdeğe de sızdın havadan, sudan, topraktan önce

dişleri kamaştıran mayhoşluğusun artık eriklerin…

14,06,20

 

 

 

 

 

 

 

SENİN EVİNE II

pexels-photo-2250015.jpeg

Photo by Thaís Silva on Pexels.com

Ağzımızı zorla açarak dişlerimize lehimlediğiniz çürük sözle

çiğnedik ve tükürdük

bince zaman

ibneleri ve orospuları

şimdilerdeyse vazgeçiyoruz

– kimimiz rahvan, kimimiz dörtnala-

parmakladığınız izden, etimize kazınmış mührünüzden, bahşedilmiş renkli irislerimizden

döndük evraklara işlediğimiz imzadan

siz ateşe bel bağlamışlar

bizi yaktığınız yerde tüten duman şut çekecek yedi kat göğünüze

siz ateşe meyilliler yıkılın annemin önünden

yeniden tanıyacak beni küllerimden…

08,06,20